kalıba sokulmuş aşkları örsle dövmektir mavi…
en uzun ve en kısa cümlenin sevgiliye doğru yola
çıktığını gösteren bir belirtidir, bir simgedir mavi…
yüreklerin sınır taşlarını yıkandır mavi…
taş üstünde taş bırakmayandır
erdemli sözlere değendir
yüksek dağları, engin denizleri gökyüzüyle
birleştirendir…
sıcacık ellerde yüreklerin konuklarını susturandır.
insanı kendine karşı yönelten, kışkırtıcı bir kütledir mavi…
sağlam yapılı düşlerin tek mirasçısıdır
“ezgiyi” “günlüğe” taşıyandır
dağların sırtı üzerinden, uzaklara bakan zamanın
ibiğini sıkmaktır…
soğuktan büzüşmüş umutları kar üstünde yalınayak
gezdirendir mavi…
deri değiştirmeden, her gün neyi aradığını bilerek soluk
almaktır
nefreti karanlık bir yerde gizlice terk etmektir.
en derinlerde yaşamak, aşkın kokusunu hissetmektir…
omurgası kırılmış, yorgun, kendini bilmez bir yüreğe
kanat takmaktır mavi…
içimize kapatılmış suçluyu firara zorlamaktır
güvensiz denizlerde yorgun düşüp karaya oturmuş
serüvencilerin budaklı sevgilerini temizlemektir.
gümüş kaplamalı deniz üstünde gezinen ayrılığa çelme takıp batırmaktır.
uzaklara gidiş ve uzaklardan dönüştür mavi…
bekleyen ve beklenilendir…
içimize bağdaş kurup oturmuş davulların gür sesidir.
güne mutlu adımlar eklemektir…
doğuma beş kala aralık(bir kış) ayında bir aynanın yüzeyinde
küçük bir kız çocuğunun görüntüsüdür mavi…
doğrularımızı kesiştiren, gizli kasalarımızı boşaltandır.
kapıdan süzülüp içeri giren bir aşkı yasaksız yaşamaktır.
yoksul düşleri zenginleştirendir mavi…
Ekim 2002
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz