ölü zamanların gezinen cesedinden
hele de yalnızlığın kafesinden
usanıp da çekip
gitmek
varken,
adımlarımı sayan kaldırımlardan başka
beni ciddiye alan
yokken
neden hala yaşadığımı sanıyorum?
dalga geçerken aynalar,
tükürürken mazime kelimeler,
halatın ucunda sallanarak,
boş boş bakarken çevreme,
zaman vururken davul
tokmağı gibi
tiktaklarını beynime
neden hala yaşadığımı sanıyorum?
uzanmam
gereken gül mü kaldı?
dinlemem gereken bülbül mü?
yoksa aşk
sözcüklerimi bekler hala yüreğim?
ilkbahar mı geri geldi?
yüreğimi
kışlar mı geri verdi?
hazır yabancıyken herşey bana,
çekip
gitmeliyim, çekip gitmeli…
heyhat adımlarım unutmuş gitmeyi,
ellerimden
yardım bekliyor
yeniden öğrenmeliyim emeklemeyi…
yoksa bir asa mı
bulmalıyım?
bir sonbahar ağacından koparıp,
kurumuş yapraklarından
kurtardığım.
ben mi asa olmalıyım yoksa?
hala çözemediğim hayatın,
çirkef
labirentlerini yıkacak…
ayağımı kaydırırken,
az önceki kelimelerin tükrüğü,
çözemezken
yüreğimdeki,
iskender düğümünü,
neden hala yaşadığımı sanıyorum?..
kendim mi güneş
olmalıyım mazime?
konuşabileceğim bir ay mı bulmalıyım?
hızırla mı gezmeliyim
zamanda?
geçmişime geleceğime hediyeler mi göndermeliyim?
yıkıp yeniden bir
şeyleri
keyfime göre yeniden mi yapmalıyım?
terkedenleri ellerinden tutup
yüreğimde mi hapsetmeliyim?
nasıl mı yapacağım?
bilmiyorum.
insanım işte.
hala yaşadığımı
sanıyorum…
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz