Büyük evin arka bahçesinde beklerdim
Mevsim yağmurlarını
Güneşin sararttığı otların ortasındaki
Erik ağacının gölgesinde
Gün boyu her karışını arşınladığım
Bahçenin seyrinde
Ufacık boyumdan büyük
Tahta bir kılıcım vardı
Yan mahalledeki yaşlı adam vermişti
Emekli dülgerdi, adı Kefil’di
Dayı derdik biz ona
Eli öpülecek adamdı
Hayatı boyunca tek sevdiği kadını kaybetmişti de
Kalbi dayanamaz diye
Cenaze törenine götürmemişlerdi
Bir tek buna yanardı dağ gibi yüreği
Bütün gün oturduğu evinin avlusunda
En saf halimle beklerdim
Mevsim yağmurlarını
Sabah güneş daha doğmaya fırsat bulamadan
Komşunun kargasının sesiyle uyanır
En sevdiğim pantolonumu giyerdim
Sonra ver elini arka bahçeye
Saatler geçerdi farkına varamadan
O çiçek senin bu toprak tanesi benim
Akşam güneşin batışıyla dönerdim büyük eve
Yine yağmurların gelmeyişinin yenilmişliğiyle
Neydi sanki beklediğim?
Hepsi bir yağmur yağacaktı
Yaz sıcağında kavrulan otlar mı yeşerecekti?
Hayır
Belki bir de gökkuşağı çıkardı ardından
Daha önce gökkuşağı görmemiş miydim?
Hayır
Ama belki bahçenin çehresinden bakınca
Anlamını keşfedecektim
Peki gökkuşağının anlamı var mıydı?
Hala bilmiyorum
Akdeniz’in mutedil dalgalı olduğu
Pazar öğle sonlarında beklerdim
Mevsim yağmurlarını
Mutedilin ne demek olduğunu merak ederek
Radyoda hava durumunu bildirirlerken duyardım
Ve deniz sıcaklığı falan filan olacak derlerdi
Çünkü bir gün arabada
Saçma sapan bir yolda giderken söylemişlerdi
Ve gerçekten yağmıştı
Peki ben arka bahçede;
Giyinmiş, kuşanmış, Kefil Dayı’mın kılıcıyla donanmışken
Ve de mutedil dalgalıyken niye yağmıyordu?
Yorulana dek bekledim
Mevsim yağmurlarını
Büyük ev ve bahçesi yok oldular
Tahta kılıcım gibi
Bir tek soru kaldı geriye
Gereğinden hayalci bir çocuğun
Beklentileri miydi bunlar
Yoksa o çocuğun
Birşeylerle tanışma merasimi miydiler?
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz