Zaten mesele bu
bir boşluk var bir yerde
dolması gereken
ama bu boşluk ne.
Bir canlı mı
bir eşya mı
Şeker mi
Çocukluğumuzda elimizden alınan
ya da dost mu
sevgili mi
anne mi
baba mı
Yar mı
Yılan mı
bilmiyorum.
Bildiğim tek şey bir pislik bu yalnızlık
damarlarımızdan çıkmayan.
Bildiğim tek şey
daha çocukluğumuzda şekerlerimizin elimizden alındığı
Ve çam kozasında yaptığımız topacımızdan sonra da
Tel çemberimizin bir gece ansızın kaybolduğu.
ve bir daha asla geri alınmamak üzere
bildiğim tek şey.
Adını sevgi koyduğumuz mikropluğum
bazen bizi üzdüğü.
Oysa daha çocuktuk ilk defa aşkı tanıdığımızda.
Koyun güderken.
Ve kendimiz koyuncasına.
Sonra tarlalarda ekin biçerken
Ellerimizdeki oraklarla
Yalnızlık
Daha o zaman yalnızlık adına nefret ettim çekiç figürlerinden
Belki de aradığımız ara sıra çalan bir telefon
belki ellerimizde salladığımız tespih.
İçimizde dolması gereken yalnızlığımız.
Bilinmeyen denklemlerle dolu sensiz gecelerde
Sesin geliyordu kulaklarıma daha yüzünü görmeden.
Sonra sen geldin. Baharım oldun…
Adını anmayı bilmezken canım, dedim sana
Sen de ne güzel bitanem demiştin.
Öylesine dudaktan değil ta yürekten.
Sen benim çocukluğumda elimden alınan elma şekerim.
Sen benim oynamaya doyamadığım.
Seni çok bekledim. Nerelerdeydin…
Ankara – Eylül 2004
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz