Gümüş yapraklar soldu gece ile birlikte
Sessizliğin çağrısı yankılanıyor gökte
Izdırabın verdiği o çok sesli haykırış
Karanlığa yayıldı uzayıp karış karış
Bilirim yalnızlıktır kalblere çöken hüzün
Yaşları dökülmekte bir çok çaresiz gözün
Yalnızlık, gönüllerde hiç rüzgar esmemesi
Yalnızlık, kafesteki bülbülün ötmemesi
Hilâl vakti gökte ay sanki kulak memesi
Boşlukta yıldızların ne güzel yürümesi
Gönlüme doğru kayın bana gelin yıldızlar
Yalnızlıktan yüreğim sıkılır kalbim sızlar
Bana kan kırmızısı renkler sunar geceler
Aklım kendi dilinde yalnızlığı heceler
Geceler, duyguların mahzun sessiz annesi
Geceler, yalnızların yorgun ümitsiz sesi
Sürüklenir gezerim her mevsim her iklimde
Düşünceler kaynayıp buhar olur beynimde
Saman alevi gibi yanıp söner arzular
Fikirlerim hesapsız her şey sonsuza uzar
İçimde düğümlenir kabaran duygularım
Kendi nefsimde dahil her şeyi sorgularım
Fikirler, beyinlere yağan yağmur tanesi
Fikirler, çile dolu akıl fikr(in) divanesi
Ruhum gezinip durur arayışlar içinde
Aklım takılı kalır neden nasıl niçinde
Beynime düşünceme örülür iplik iplik
Bu muâzzez bedene ne kadar bu sahiplik
Ölümsüzlük nedir ki bize uzak kelime
Yaşamak var dünyada ömür bir yol ölüme
Yaşamak, tende candır alıyorken nefesi
Yaşamak, gerçek sebep varoluşun gayesi.
Maraş – Mart 1990
Kaynak: Kan Kırmızı Geceler
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz