Eski sevgiliye
Gözlerimde bugün daha bir sen var
Hatta seni yaşıyorum diyebilirim.
Kalbimin hizasında saklı kolyenin,
İçinde halen resmin, duruyor mer’i şekilde,
Bir mazi var senden kalan, münebbih gibi
Deruni asayişi bozuyor,
anlayamayacağın bir durum…
İşte bu gecelerde, mengene gibi mısralar
Sıkarken, anlamsızlaştırıyor ne varsa
Dudaklarının değdiği,
vücudumun tüm ayrıntılarına
Mil çekilmişçesine
sıcaklığını ve kokusunu muhafaza ediyor…
Akrep, yelkovan ile yarışırken
Kendimi kandırabiliyorum; seni sevmediğime
Ama Tanrı’yı?
Kimi zaman susuyorum,
sükût ederken, kalanlarını da tüketiyorum
Ve düşünüyorum, biliyor musun?
Ne yaşıyorsun diye sorarsalar,
ne cevap vereceğimi.
Sanırım yaşadığımı yanıtlayacak,
bir betimlemem kaldı.
“Kendi isteği ile tecavüze uğramış bir kadının,
Kendini aklaması için tuttuğu bogart şapkalı bir dedektiftim.
Ve Clint Eastwood sen oldun, affedilmeyen”, suçlu yoktu.
Bu onlara vereceğim cevaptı…
Sonra kendime dönüyorum,
Çok mu zor diyorum;
kalbimize sıkılan, kalleş ihanet kurşununu
Çıkarmak,
Ve ‘o’ an kendime, gülüyorum
Adab-ı muaşeret kurallarını aşarak,
Tanrı ile aramdaki mesafeyi sorguluyorum
Bana verdiği, ulvi sevgi bunu haketti mi?
Sen beni, Tanrı’nın kurallarına göre yargılamadın
Sen beni, bir heliaste gibi yargıladın
Socrates’i zehirleyen Atina’lılar gibi davranıp
hilekâr gibi cezalandırdın.
Suçumu ben biliyorum;
hayli sevmiştim.
Socrates gibi haklı bir şekilde cezalandım,
Çok onurlu olan bendim, ölürken.
Sanma ki, Azrail’e teslim ettim ruhumu,
benzetme işte…
Ne Atina’lıları,
ne seni, mutlu edecek yetkim kalmadı…
Çok maço oldum, bu sıralar öyle değil mi?
Bakma mısraların ağırlığına,
ihanet öğretti…
Cümle kalabalığının faydasını…
Beyefendi lügatımı, rafa attım işte
Sevmeye sınır koydum,
ihanet ettirmeyecek kadar sevmek
Seviyesi; karınca kararınca
Pardon ya; dedim ya, resmin halen kolyemde
Senin saçların, sarı mıydı?
Kocaeli – 2006
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz