Kanatlarında sonbahar kokusu ve gözlerindeki yaşlarla
çoktan gitti hüzün kuşları.
Geri dönmezler bir daha, onlar barışı aramaya gittiler.
Kansız acısız, aydınlık ufkun sonuna gittiler.
Bıraktıkları gibi yuvaları, sesleri hala burada.
Rüzgarın utangaç elleri, yerdeki son yaprakları da götürdü.
Duymadıklarım beni unuttu, bilmediklerim şimdi yalnızlar.
Giderken galiba buraları da alıp götürdüler.
Sahil kahvesi, deniz feneri, kum taneleri ve bulutlar.
Sanki hiç yoktular, ta ki kuşlar gidene kadar.
Bir düş, o düşün içinde bir uçurum, o uçuruma düşen ben.
Son yolculuğuna çıkan yaşlı adam, dönüp geride kalanlara baktı.
Hiç kimse ona el sallamadı, güle güle diyen de olmadı.
Tren rayları arasında kaybolan gülüşler, sesler yüzler.
Bir oldular toprakla, dökülen damlalar değil şimdi, her yağmur yağdığında.
Düşen benim giden hüzün kuşları.
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz