Yaş on sekiz daha…
Gençlik denen deliliğin başında..
Kendi yalnızlığımda,
Bazen kendimle, bazen kimsesizliğimle baş başa…
Yaş on sekiz…
Bilmeli; bu hayatta her birimiz yalnızız, tekiz…
Kalabalık cesetlerin arasında, kimsesiz…
Özleyebildiğin kadar yalnız, haykırabildiğin kadar sessiz…
Kişilğimle tartışmaya başlama vakti,
Bir günde olacak zannetiğim büyüme olgusunu hissetme,
Hiç bitmeyecek sandığım mutluluk tablosunu geçmişe gömme,
Yaşayabilmek için kendime yeni yalanlar bulma vakti..
On yedi yıldır baktığın aynaya yeniden bakıp,
Farkı şeylerle karşılaşma,
Karşılaştıklarından, farklı anlamlar cıkarma,
Yaşamın tadına, çocukluğa veda vakti..
Oynayanların, yalanların dünyasına merhaba vakti…
Dünyayı kurtaran adamlığa soyunma,
Kurduğun bütün dünyaları yıkma,
Hayallerin masumluğunu anlayıp, acımasızlığa merhaba vakti…
Eski aşklara bir bir veda edip,
Kendi içinde bir mecnun arama vakti..
Duyguları maddiyata kurban edip,
Mantık ilişikleri denen mantıksızlığa başlama vakti…
İçinden gelenleri yüreğine gömüp,
Kurgulanmış, büyük adam sözleri söyleme vakti…
Artık, salıncakların senin için sallanmadığı parkları görebilme,
Hey gidi günler deyip, hüzünlenme vakti…
Hayatın kısalığını anlama vakti..
Merhaba diye diye, veda ettiklerini unutma,
Nihayet uyandım derken, hayat uykusunu başa sarma,
Şimdi hayat denen kısa rüyayı görme vakti..
Kelkit – 13.03.2007
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz