Geçmiş günlerin depreminden
Bir kadın vardı düne,
Takıldı geçmişin zincirine, varamadı güne.
Ardında hüzün, ardında şehir, bir de…
Bir de beni bıraktı ufuktaki güne.
Gece çöktü, ufuk usulca kayboldu;
Zihin perdem isli tarihlerle doldu.
Her nota bir kapıya, her kapı bir anıya vardı.
Geçmişin izleri beni çağırıyor
Gözyaşlarıma telgraflar çekiyor.
Bilinmez yerde silik simalar beni bekliyor.
Heeey! Sabreden derviş! Bana da öğretsene,
Ben de bileyim kürküme bürünmeyi
Yürek dolusu hıçkırıkla gözlerinden gülmeyi,
Ve tüm pasına tüm isine rağmen Dünyanın
İsyan defterinin satırlarını sabırla silmeyi.
Yollar geçiyorum hayalimde;
Virane şehirler, bulanık ve karanlık denizler,
Bir de…
Bir de mum alevinde masum ümitler.
Koşarak içimden, varacakken menzile
Karanlık yollar her şeyi derinden siler.
Heeey! Mavi gök! Bana da öğretsene;
Tüm alçaklığına rağmen alemin, yüce durmayı,
Sırrınca masmavi olup, sırrınca kararmayı,
Ben de bileyim, güneşi, yıldızları taşımayı
Bazen de yıldırımlarla, yağmurlarla yıkmayı.
Anılar geçiyorum gözlerimde;
Acımasız zamanlar intikam alıyor adeta,
Ruhum ürkek bir tavşan, kısılmış kapana,
Ömrümün çarmıhına gerili, ağlamaklı ve yorgun.
Aaah… yalnız ah ediyor yüreğim derinden.
Heeey! Kara toprak! Bana da öğretsene;
Adı ‘Kara’ ya çıkmış olsa da Dünya’ya yetmeyi,
Papatyalar, kardelenler bir de kıpkırmızı güller vermeyi,
Sarı, beyaz, turuncu… tüm renklerle güller vermeyi,
Ben de bileyim tavazûnun doruğunda gezmeyi,
Yağmurlara göğüs gerip, ırmaklarla akmayı.
Sevdalar geçiyorum yüreğimde;
Hepsinin bir yanı yara, hüzün bir yanı
Yaşatırlar ama, umutla besleyip garipliği.
Kimi çiçek, kimi rüzgar, kimi de şimşek kokan
Garip sevdalar geçiyorum med-cezirler arasında.
Heeey! Umudun ve baharın tellalı gökkuşağı!
Bana da öğretsene, nakış nakış durmayı enginde,
Bir yanında Güneş, bir yanın yağmur
Rüzgara meydan okuyup bulutların tepesine dikilmeyi
Ben de bileyim…
Ben de bileyim kuşak kuşak, renk renk süzülmeyi.
İnsanlar geçiyorum hafızamda
Kimi ‘Izdırap yudumlayıp Kevser sunan’
Kimi ‘Hiç uğruna ömrünce yanan’
Bir de Sen, sana çarpıyorum her kapıda
Seni geçemiyorum bir türlü.
Saplanmışım adeta,
Saplanmışsın adeta,
Saplanmışız…
19.04.2000
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz