Sen bana gelmenin imkansızlıklarını hesaplarken,
ben seni imkansızlıkların kıyısında,
gözlerimizin buluştuğu,
hiç bir coğrafyanın dokusunda olmayan, o yerde,
bekleyeceğimi söylemiştim
Her sevgiden bir parça bırakmışlığını,
her birini okyanus diplerinde kaybettiğini anlatmıştın.
Küçük bir çocuktun daha,
kaybolmuştun.
Kaybolduğunu dahi hissetmeden,
hiç bir yerde olmayacak bir kahramanın peşine takılmıştın.
O gece yıldız saçıyor,
biz karanlıkları topluyorduk.
Her şeyi görmemezlikten gelmekten yorulmuştuk.
Tüm gereklilikler çok fazla,
ya da tüm olanlar bir yanılsamaydı bize göre.
Olanaksızlıkları olasılıklara bölüyorduk
Hayalerimiz üzerinde rengarenk bir şal gibi duruyordu.
Dudakların keskin,
saçların rüzgar topluyordu.
Kokularımız birbirine karışmıştı,
Korkularımız ise felaketti.
Avuç içlerin terledikçe,
tenin bedenimi yaktıkça,
tehlike büyüyordu.
Tedirgin dokunuşlarından anlıyordum
gideceğini.
Bu acının seni delirteceğini,
Beni de iflah etmeyeceğini.
Bütün ateşleri küle döndürüp,
gitmeye cesaret ettiğinde,
ellerin hala ellerimdeydi.
Sonsuz bir uykuya çeyrek vardı
ve tüm saatler paramparçaydı.
Koskoca bir hiçliğin yerini,
koskoca bir hiçlikle
doldurmaya çalışıyordun.
O acemi ayaklarınla
nereye gidiyordun.
Hangi yıldızlı geceye,
hangi kedere içini açacaktın.
Hangi ay, hangi deniz seni koynuna alacaktı
ya da hangisi benim kadar senin olacaktı.
Gittiğinde sondu.
mutlu sonlarda kahramanlar ölmez,
onları zavallılar gibi ağlayarak uğurlamazlardı.
Gittiğinde,
yüzünde gördüğüm o paramparçalık, yenişmişlik,
hep yüzümde kaldı.
Üzerimde bıraktığın yorgunluğa
binlerce kaldırım döşendi.
Şehir talan edildi,
yangınlarım hiç bitmedi
Ama bir şey var ki hep söylediğin gibi;
(Tahmin edemeyeceğin kadar seviyorum)
Her şey ama her şey
‘tahmin edemeyeceğin kadar’ aklımda kaldı
01.11.2006
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz