Evlendim…
Soğuk duvarlarında, gece lâmbasının aydınlattığı kadar görebildiğim dünyanın eşiğinde,
Bedenimi saran başka kolları sen zannedip doyasıya,
Hissedilmeyen kokunu sineye çektiğim günler aklıma geldi..
Evlendin…
İkinci sayfa haber bültenlerinden öğrenmek istemezdim…
Bilmek isterdim yerime koyduğun biblonu…
Kim bilir hangi Can sırada bekliyordu Yanmak için…
Farkında olmadan işlediğin günahın bedelini ödeyeceksin demiştim …
Yüreğimi yüreğine koymuş olsaydın farkına varırdın süzülmemiş gerçeklerin…
Arsız gönül kuşun konmuştu bir başka evin bir başka penceresine…Açar mıydı? …
Bugün seni çok ama çok özledim de söylemek istemedim.
Niye öyle burnumun sızladığını, içimin burulduğunu, gözlerimin çaktırmadan ıslandığını anladım da ondan seni özlediğimi söylemedim.
Bu güzel eylül gününde Boğaz’ı seninle seyretmek isterdim,
sigaramın yarı dumanını rüzgarla paylaşmaya hazır, bedenim göğsüne yaslanmış öylece bakardım görüntüye.
Bakarken güzel şeyler düşünürdüm!
Sabah rastgele müzik dinlerken kimin söylediğini bilmediğim bir şarkının sözü çok hoşuma gitti.
Kıymetimi bilmen için illa gitmem mi lazım, sevdiğini duymak için illa ölmem mi lazım diye soruyordu.
Ya da benim bu şarkıdan çıkardığım sonuç bu emin değilim.
İnsan hem sevdiğini söyleyip de hem neden sevdiğinin yanına gelmez.
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz