Üye Girişi »     
Erken Mi Geldim Aşka

Başkaldırmışım uçan kuşun kanat çırpmalarına,
Hem seher yeline esir etmişim tüm gülüşlerimi
Hem de gülmüşüm Aragon’un bıçak çekişlerine,
Aşk yüzüme, bakışlarına

Her ayak sesine irkilmişim.
Sonrada sırtımı dönmüşüm her sevenin rüyasına.
Sonra acı çekerek sinmişim aşkın kuytusuna

Bazen bir gelincik sarmış sarmalamış,
Bazen bir turna seyirmiş koynumdan
Bazen ağlamaklı oluşuma vermişim umutsuzluğumu.

En nihayet efkar dağıtmışım zulada.
Yavan bir sohbet kavramış meyhanede rakımı
Sinmiş aşkıma kadeh kaldırırken anason uçmuş sarhoşluğumdan.
Ne Hayyam’ın rubailerini kıskanmak düşer bana,
Ne de mutlu aşk yoktur diyen Aragona nanik yapabilirim
Bir dostumun kelamıyla serzeniş etmek düşer
Aragona bağırışıma

Elbet bir gün yıldız sayarsam saçlarımda
Yaman sevda çektim derim
Elbet bir gün kaybolursam umutsuzlukta
O dem biri anar sevdalarım gibi
Ne yazık ettim
Sonbahara dostlarım hazan şimdi vurdu diye

Selvi boylu yardan ayrılmak bize de düştü ya
İşte Çarşamba türküsü şimdi tada gelir

Kabarmış yüreğim yörük ayranında beyaz köpük misali
Gönlüm hicran yarasına kabuk bağlamış.
Verin verin
ޞarabı kırmızı dursun gözlerim de
Artık şair e hayıflanmak ta yakışmaz bana
Susar dilim dillerim
Bir yiğit yürüsün burdan aşka
Ve genç kız gönül versin mendil düşürsün o gencin rüzgarına

Sevda beni çoktan geçti.
Çoktan
Gün ışığına uyanmışım
Aşk geceden sıyrılmış
Nöbet beklerken sevdalara
Akşam güneşi nazar etmiş ayın doğuşunu
Yazık etmemişken sonbahara
Aşk yine de geçip gitmişti

Sel önceden basmıştı çarşambayı
Rüzgar benden önce esmişti.
Saçlarına
Güneş geceye doğmuştu ben sabahı beklerken
Mehtabı beklerken yağmur
İnmişti omuzlarıma

Senden önce ağlamıştım Hristo Manastırının duvarlarına
Çayırlarda yemyeşil
Kırlarda gökyüzü sımsımıkı sarmıştı ruhumu
Agopyan ağlamıştı kendini sürgüne vermişti bozkırlara

Faytonlar geçiyor atsız rengarenk.
Halide Edip hikayesine kalem vuruyor benden bir esinti vermiş.
Püfür püfür bir yel gizlenmiş sineme
Konforsuz bir muhabbet gene dilimde dillerimde
Vapur gövdesine yazmışım adını rotasını bile çizmişim
Beyaz Köşk’e resim diye astım gülüşlerindeki baharı

Çok kalabalık bir dünyam
Ben yalnız kalın bir siyah palto içinde yalnız yapayalnız.
Simsiyah.
Tuhaf bir yoksulluk sardı ellerimi
Postacıya sitem ettim.
Sımsıkı şiir verdim kulaklarına
Sakıp bey sokağına ayak sesiyle koştum yürüdüm, durdum.
Selam verdim bozkır sürgünü Agopyana

Değirmendere buğday ezdi düşlerime
Ahşap eve yürüyüşlerimi gönderdim.
Adını tepeden almış yiğide selamı verdim

Sonrada yalnız yapayalnız bin turna uçurdum öteye

Bastonuna yapışmış büyükbaba bembeyaz sakalında
Umut saklamış
Onu çaldım haber bile vermeden.
Bir palto giyeceğim kapkara
Kimse görmesin ruhumu
Kimse görmesin bendeki beni
Bütün keşfedilmemiş sırlarımı
Kapkara bir çay içip,
Demine dertlerimi gömeceğim
Dumanına merhaba deyip sigaranın
ޞaraba teyet geçeceğim.
Eyvallah demeden şaha
Ya da kadıya
Simyisah palto giyeceğim
ޞimal dağlarıma vururken inceğim ovaya

Dedik ya selvi boylu yardan ayrılmak bize de düştü
Belki bir de türkü bağırırız yeşile
Yada sığındığım sırt verdiğim dağlara
Bundan böyle ne yağmura kızarım ne de rüzgara
Ne selvi boyuna
Ne yeşil gözüne
Ne sana dertlendiğime küserim
Ne de küçük ellerinde sakladığın sevgine

Elbet bir şafakta ben bulurum yürüyecek
Ya da umut edeceğim yarınlar

Belki çarşambaya da türkü söylemem
Ruhuma sakladığım yürüyüşlerimi
Siyah paltomu giydiğimi

Belki ölüm görecek belki de hiç ………..



İzlenme: 46 Görüntüleme
Puan:
1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (No Ratings Yet)
Loading...
Ekleyen: admin

Yorumlar

Yorum Yaz