Erguvanım ağacım
Doya doya koklanma, seyir zamanın
Geldi geçti bile hiç anlamadan.
Bizler hay huy içinde yaşarken!
Ben yine
Yine dört mevsim mi
Bekler olacağım
Güzelliklerine kavuşmak için?
Özlemlerimle.
Hiç de öyle az bir zaman değil be
Erguvan ağacım.
Üç yüz altmış beş gün, oniki ay,
Elli iki hafta!
Yine o günlerin gelmesini gözleyeceğim.
Serpilen endamını seyreylemek için
Bürüneceğin o güzelim renklerinle.
Az değil be erguvan ağacım
Az değil inan bana.
O günlere ya ulaşılır ya da ulaşılmaz.
Ya kısmet.
Anlaşılan o ki,
Demiri tavında döveceksin.
Dilberi çağında seveceksin.
Çiçekleri de deminde koklayacaksın doyasıya.
Seyredip duracaksın hazla.
Her şey zamanında
Değil mi erguvan ağacım?
Sevmek de sevilmek de.
Yoksa, sen de bakar kalırsın öylesine
Geçen giden güzelliklerin ardından.
Baka kalırsın bir başına.
Değil mi erguvan ağacım.
Senin de beklediğin var mı?
Bizim beklediğimiz bahar gibi.
Sen bana bakma
Sana takıldığıma hiç aldırma.
Sen yine bahar gelince
Boğazın güzelliklerine dal,
O alımlı halinle
Yine mest et gönülleri renklerine renk kat
Tabiat ananın.
Ama beni rahat bırak erguvan ağacım
Ben de seni seyredeceğim
Hem de doyasıya.
Yine kısmet olursa.
Ama, söz ver bana
Gelecek mevsim
Öyle acele etmeyeceksin
Değil mi gitmek için
Erguvan ağacım.
Söz ver bana.
Erenköy/İstanbul – 13.05.2004
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz