elim kolum bağlı
tutamam beyaz ellerini tutamam
gözlerim sana yasaklı
bakamam mavi gözlerine bakamam
saramam sıcak bedenini saramam
tutamam ellerini
gelemem yanına
ayağımda demir prangalar takılı
bakamam gözlerine
çıkamam belki yarına
önümdeki karanlık günler sayılı
zaman hiç geçmiyor
demirden soğuk parmaklıklar arasında
bir allah biliyor
seni diledim o soğuk idam sehpasında
yağlı ilmek geçtiğinde boynuma
bilemezsin ne kadar tuhaf bir his
idam sehpasına çıkmak
ve bakmak çingene celladın
ölümden karanlık gözlerine
ve düşünmek o an ölümü
zaten şairin de söylediği gibi
‘ne ölümden korkmak ayıp
ne de düşünmek ölümü’
ve ondan korkmamak
uzamış sakallarında doyasıya çocukluğunun
kokusunu koklamak
ve yine de inadına sataşmak dünyaya
bir yanında gardiyan, savcı, imam
ve bir yanında varken bilmemkaç pırpırlı komutan
dedim ya çok tuhaf
sebepsiz sebeplerle asılmak
kağıt yüzünden kalem yüzünden
mürekkep yüzünden asılmak
beynindeki kıvrımlar yüzünden asılmak
olsun olsun be gülüm
bizim cansız bedenimiz bir gübre misali
düşerken toprağa
filizlenir binlerce yüzünü aydınlığa dönmüş
renk renk çiçek aydınlığa dost insana dost
kara toprakta kara toprakta
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz