Gönül sever; göze, değmezdi gözler…
“Yâ nasip” der; başka demezdi sözler..
Küllenirdi; öz be öz, yanan közler…
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
“Ölüm var, ayrılık var.” Der de; varmaz;
Nişanlıyla bir sofraya oturmaz;
Dile düşüp; pak adını batırmaz…
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Gelin duvağını al örterlerdi;
“Damadın; göz hakkı vardır” derlerdi…
Gelin mahcûp; buram-buram terlerdi…
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Nâ-mahremden, büklüm-büklüm kaçardı,
Duvağını; ancak Damat açardı;
Yüz gülümser; “yüz görümlük” saçardı..
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Devran döndü; Ne oldu bu Millete?
Bulaştılar devâ bulmaz illete…
Milletim lâyık değil bu zillete…
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Köçek gibi oynattılar gelini!!..
Kıskanmadan, saçın sırma telini…
Hazlandırdı, elin yaban elini!..
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Gözün gibi sakınmazsan sen eşin;
Kem bakan gözler zevk alırlar peşin;
Doğar-doğmaz; say ki, batar güneşin…
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Dallı Mustafa’ya çare: minhâc et;
Hayâ bitmiş; bulursan, başa tâc et,
Kıl hâcetin; namazınla mirâc et!
Yaradanım, yaradanım, yaradan;
Bî-çâreyim bir toplumsal yaradan…
Sarıcakaya – 27.06.2005
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz