Çöllere düşüremediysen KaysÂı eğer
Sakın ola, ben LeylaÂyım deme!
Acının kalbini taşıyorum kir pas gönlümde,
Bindiğim hiçbir tren götürmedi beni menzilime,
Günahlarını yudumladığım mevsimsiz sevda Azrail gibi!
Kör bir akrep dolaşıyor peşimde
Yarınlarımın can damarlarından kanımı emiyor,
Zehrini kusuyor en derin yerlerime..
Her anne ikiz doğurmaz!
Aşkın dilini keşfettim buralarda
Ve her insan konuştuğu dille düşünür,
Gecenin lacivert karanlığı yürekte çıban gibi büyür!
Kuraklığını yaşadığım umutlar
“lâ havle” sabrının son durağında!
Mavi kokan tren
Vagonlarında “ben” olmayan
Bir yarın taşıyorlar güneşe,
Her tren benim üstümden geçer,
Ben, kökü gökte olan bir ağacın
Rengi kaçmış ham meyvasıyım!
Yıldızlara ulaşamayan sesim
Koyu bir infilak doğuruyor gecelerime,
Aşkın şehzadeleri
Kırmızı bir isyanı haykırıyorlar benliğime!
Boş odalarında yüreğimin
En şerefli bir intihar denemesindeyim!
Parmak uçlarım
“vela kuvve”yi fısıldıyor kulaklarıma gizliden!
Siyahın olmadığı mevsimde
Günah kokan aşkın davetiyesini
Gözyaşlarımla yakıyorum,
Saatlerin göstermediği takvimleri
Gerdanlık yapıyorum efkârıma,
Bir kuleye çıkıyorum yorgun hatıralarla,
Bin uçurum görüyorum;
Cehennem kesiliyor ruha tabut gözler
Söz muamma, gülüş efsun..
Ve ey fani aşk! Ebede uzanan yolda sen yoksun,
Ruhumda ağlayan hicranın sessiz hıçkırıkları
Ve “ben”i ben yapan bir sadâ yetişiyor çığlıklarıma
“illâ billâh..”, “illâ billâh..”.
Ey LeylâÂnın yolunu gözlediği Kays!
Çöllere düşüp bulamadıysan MevlaÂyı eğer
Sakın ola, ben MecnunÂum deme!
Mersin – 04.04.2005
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz