Hangi aç kurtların sofrasını süslüyordur
çıplak baldırların
ve
inceldiği yerden kopası bellerin
Hangi kalın enseyi okşuyordur
şimdi kim bilir
kırılası o uzun parmakların…
ޞaziye miydi neydi senin adın
değirmen taşı gibi dönen kalçaların
hangi dirgen ellerin arasında kısıldı kaldı kim bilir…
Hangi göbektaşında yuvarlanıyordur ellerin şimdi
hangi zilzurna çuvallıyordur bedenini kim bilir
zil çalıp göbek atarken göğüslerin…
Hangi karanlık ve çukur-bakışlara gebe kalıyordur
kim bilir ışık saçan gözlerin..
Hangi şarkıyı döküyordur menekşe kırmızısı dudakların
karanfil kokulu nefesini
hangi camız derisi körük çekiyordur içine şimdi…

Kim bilir…?

Zilli Duriye miydi senin adın
oynak Naciye miydin yoksa
bana olan sözünü tutmayan
*Bakiye’ydin oysa…!?

Kopenhag – 02.12.2004