Bir kaval sesi kulaklarımda
Bir çobanın masum yüzü
Bir kuzu ağlamaklı meleyen
Bir koyun kuzusunu orda burda arayan
Bir kaval sesi
Yüreğimde bir çoban
Sevdasını kavalında arayan
Yüreğindeki sızıyı
Kavalıyla yüreğime akıtan
Bir çobanın ağlamaklı sesi
Sus kara koyun kuzun gelecek
Belki kışın belki yazın gelecek
Senin derdin kimler nerden bilecek
Sus kara koyun kuzun gelecek
Kavalınla söylediğin yalana
İnanmadın sen de Musa
Ben de inanmadım
Kara koyun da
Leylekler götürdü senin kuzuyu
Kara koyun kuzun gelir sen uyu
Üç gün tuz yalayıp içmezsen suyu
Kara koyun kuzun gelir sen uyu
Ağır konuş eğer duyan olursa
Ağa kızın sana vermezler Musa
Bir kavuşsam ciğerparem kuzuma
Dayanırım dünyadaki tüm tuza
Kara koyun inanmıştı Musa’ya
Yalan söyleyen bir kaval çalıyordu Musa
Koyunlar kavala inanır
Kuzular koyunlara
Üç günde üçbin koyun üç arşın tuzu
Kara koyunla yaladılar susuz ve sessiz
Kuzum diyerek yaladı tuzu Karakoyun
Su içmeden geçerse dereyi
Önünde kuzusunu görüyordu belli belirsiz
Kuzusu yerine tuz yaladı çaresiz
Kara koyun su içmedi dereden
Bir kuzgun geçti tepesinden
Bir kan damlası kızarttı suyu
Ve düşürdü ağzındaki kuzuyu
Kara koyun dişlerinedek karardı
Çoban Musa dizinedek taş oldu
Akan dere sonunadek kan oldu
Ne yaptın ey kuzgun kuzuma benim
Kar yağdırdın alçak yazıma benim
Diyerek kara koyun yere uzandı
Görenler heryeri karadır sandı
Musa şimdi damat, haketti kızı
Bir ölü koyunla bir ölü kuzu
Üç günde üç bin koyun üç arşın tuzu
Senin için yaladılar, al kızı
Ağladı Musa gören olmadı
Heryer kardı ve karaydı
Gözyaşları kara koyunu ısladı
Kuzgunu lanetledi, kuzuyu kutsadı
Musa gitti kızı almaya
Kuzgunlar seğirtti ardı sıra
Bir köprü vardı kara dere üstünde
Kanlı köprü derler şimdilerde
Kızıl mı kızıl bir gündü
Kara mı kara bir yıl
İşte bu köprü, al, dedi Musa’ya
Gel de al kızı
Üçyüzatlı dayandı kızıl köprüye
Kızıl gün daha da kızardı
Taşlardan kan aktı
Topraktan gözyaşı
Kızıldere, Kızılırmak, kızılsu
Engizli bir yere kurmuşsun pusu
Ne kara koyun yetti ne masum kuzu
Ne de bahalıymış bir ağa kızı
Üçyüz atlı aktı üçyüz at aktı
Kızılırmak nice gönüller yaktı
Kuzgunlar tepeden şenliğe baktı
Ağa köşkü bu ırmağa uzaktı
“Kızılırmak parça parça olaydın
Her parçanı bir diyara salaydın
Sen de benim gibi öksüz kalaydın
Kızılırmak nettin allı gelini
Nasıl aldın allı pullu gelini
Köprüden geçerken köprü yıkıldı
Üçyüz atlı birden suya döküldü
Nice gelinlerin boynu büküldü
Kızılırmak nettin allı gelini
Nasıl aldın allı pullu gelini”
Ankara – 23.12.2002
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz