akşam güneşi nasıl vurur denize,
nasıl kızıl yol yaparsa;
elini tuttuğumda,
gönlümden gönlüne öyle bir yol olur:
berrak, parlak, ışıl ışıl, sevgi dolu;
– görebiliyor musun?-
ve bu;
saçlarından yansıyan ay ışığının,
gönlüme fener gibi vuruşudur adeta
mutluluk sarhoşu sallanan başımın vakarlığında,
nameler geçerken kulaklarımdan dizi dizi,
anlarım ki ay ışığı ve akşam güneşi;
ancak senle güzeldir ve sensiz anlamsızdır
sensiz gözyaşlarım öyle sessiz akar ki;
daldan düşen incecik bir yaprağın salınışıdır adeta
o zaman görürüm ki;
adın ve mutluluğun anlamı o zaman benim için bir olurlar
ve yaşamı beraber anlamlı kılarlar
“ney”in huzur verici rüzgarında
coşkuyla kapanırken göz kapaklarım
içime sinen varlığının saadeti bir olup
alır beni sessiz bir koya götürür:
kuş sesleriyle işlenmiş
yeşille boyanmış
maviyle örtülmüş bir koya
sen, ben; ellerin, gözlerin, yanakların,
bileklerin ve yumuşak tenin
dahasına gerek var mı?
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz