Üye Girişi »     
Ağzımın Mağarası

Ceren’e

kırık bir ağaç dalından başlıyorum
tıkanık damarlarıyla öpüşmeye yaprakların
bir çay kaşığını daldırıyorum gök/yüzüne
nikotin kokusu sinmiş okuduğum fanzinlere
örümcek ağları atılmış posta kutuma
şöylelemesine dalgın ve buruk eylül sokaklarında
ben seni yürümüşüm yüzümün kıvrımlarında
ağır ikindi çaylarında yansımamı kırıyorum
kaşığın çukur aynasında bir ağaç dalı gibi
çatalımdan kırılıyorum. süzgeçten geçiyor
tül perdeler ardınca silüetin
bir hurma çekirdeğine değişirdim ben bu dünyayı
ağaçsız çiçeksiz bir dağ başı kadar koparılmasaydım
eteklerinden. tül perdelerden uzak durmasaydım.
sular kaynıyor şimdi ayaklarının bastığı yerden
ben hep seni demliyorum gal-ü bela deminden
dumanaltı olmuş suskun derkenarlığımla
tütün üstüne tütün yakıyorum
aşk üstüne aşk-bulut üstüne bulut
el üstüne el, dudak üstüne dudak
bu çay ne zamandır şaraba benzer oldu hancı
-sen üflemez oldun artık mumlara be çakıroğlum
dedim ya bey amca;
“mayamızda ekşimtrak bir iğde giliğinin sevgisi var”
imdi, gözlerin bir hurma giliğine değişilmez,
görüyorum
toplayıp gidiyorum sözlerimi ellerimi
pipomu tütünümü daktilomu ve bir kaç antik eşyayı
ağzımın mağarasına. “bir su damlasına”

bir çığlığı dokuyorum saçlarınla
çekiştiriyorum
kıl diplerine kadar yalnızlığı

gal-ü bela dedim hatırlıyorum. yarım bir rüya gibi
e(SS)elamün aleyküm/ elest-ü bi aşk
bir damla su/ alemlerin sultanına.

ağzımın mağarasından sesler;

“menzili çoktan geçtim ün saldı kayboluşum
kendi kuytumda çalkıyor şerbetini ağzım”*

* Cahit Zarifoğlu.



İzlenme: 60 Görüntüleme
Puan:
1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (No Ratings Yet)
Loading...
Ekleyen: admin

Yorumlar

Yorum Yaz