/toprak esmerliğinden utanma/
ökseme tutulan kırık bir kelebek kanadıydı gittiğin zaman
gökyüzümün tuvaline karanlık damlarken
çatlayan rüzgar sesine nefesimi sürerdim
bıraktığın karanlığa adını sayıklarken
yüreğimdeki küllenmiş yangınlarda ben sana üşürdüm
kimsesiz bir yağmur düşerdi gözlerime
gidişini ifade edebildiğim en acı sözlerime
avuçlarımda kader çizgileri kadar ıslaktır göz yaşım
ve alnım açık
cesur esmerliği yüzümün
sen sessiz gizli sevdayı görme eyleminde tartıyorsan eğer
gören ile görüleni eşit tutan bir terazide
muhtemelen ateş olmalı ölçü biriminde
/peki o zaman iyi dinle/
Acemi bir cellat darbesiydi boynumu vurduran gidişin
acımadımı?
çırılçıplak bırakılan bedenim acının zirvesinde çarmıha gerili
utanmadımmı?
ayakta kalan diğer yarımı yıkmaya çalışan bir hoyrat rüzgar
esmedimi?
akrep sarnıcı bilmecelerim yaralı bilincimden sıyrılmış
hüznümü dinamitleyen özlem patlamalarının ortasında
yüreğim cımbızlanmış ismini
kesilmiş bileklerimden damlatıyorum öfkelerimi
yarım kalan bir sevdaya kırılan kemiklerim
dilimin ucunda kalan son sözlerim
hatırlamadımmı?
/ irkilme /
Acıma
utanma
esme
hatırla
bir dizede ateşli kelimeler miyiz yoksa
kirpiğimin gölgesinde
okunaksız kader yazgısında
yaşananları attım bilinç altıma sakladım
tercih edemediğin için ömrün boyunca
düşüneceğin hayatta kaldım
tercih ettiğin yolda sende hasret kalacaksın
hasret çözemediğin sorun
/ fakat sen toprak esmerliğinden utanma/
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz