Üye Girişi »     
“Umut”lara Gömülmek

Ameliyat masasına oturmamıştı henüz
Henüz çırpınmaya başlamıştı o minicik yüreği…
Hastaydı, korkuyordu, titriyordu; biliyordu öleceğini..
Doktor söylerken annesine, gizlice dinlemişti kapının ardından.
Üzülmemeli, üzüntüsünü belli etmemeliydi ailesine…
Kendisi de biliyordu babasının çalışmadığını,
Yokluğa kahrettiğini..
Bu yüzden gelmemişti babası hastane kapısına
“Ya bana o acı haberi verirlerse!” diye düşünüyordu, aklı çıkıyordu!..
Kimsecikler görmesin diye derinden, sessizce ağlıyordu.
Doktor iki ay ömür biçmişti bu minicik bedene..
“İki ay ya yaşar, ya yaşamaz. Ameliyat edersek belki, bir ümit.” Ümit!
Ailesi sıkıntılı, küçüğüm düşünceliydi.
Her geçen gün biraz daha yaklaşıyordu ölümün soğuk bedenine..
Aslında korkmuyordu ölümden
Aylardır çektiği ızdırabın sonu olacaktı bu ayrılış.
Çektiği, çektirdiği sıkıntıların keyifli intiharı..!

Bir gün sokakta arkadaşlarıyla oynarken yığılıvermişti yere.
Öylesine masum duruyordu, cansız..
Az sonra feryatlar içerisinde koşageldi annesi
Çok telaşlıydı…
“Yavrum, bebişim, kuzucum uyan!..”
Hafiften araladı gözlerini. “Anne” diyebildi sadece.. “Anne!”
Ölmemişti henüz.. Ölüm kolay değildi, bunu O da biliyordu.
Melekler gibi uyurken yaşadıkları geçti gözlerinin önünden..
Yaramazlıkları, sevinçleri, üzüntüleri,
Babasının karne hediyesi olarak -dişinden, tırnağından arttırarak- aldığı
O kırmızı bisikleti…
Ve bisikletten düşüp kanattığı kolunu annesinin bir “Melek” edasıyla sarışı…
Sonra, sonra ikinci sınıfta arkadaşının altına koyduğu raptiyeyi hatırladı.
Nasıl da fırlamıştı yerinden zavallı!
O zaman dileyememişti;
“Keşke ” diyordu içinden “Onunla tekrar karşılaşabilsek.. Bir özür için..
Keşke!”

Eve taşımıştı annesi oğlunu, yüreğini…
Babası yoktu evde, iş aramaya çıkmıştı..
Komşular gelmişti neden sonra. Annesi halen ağlıyordu.
Teskin edilemez bir hal almıştı çaresizliği..
Komşular üzgün.. Üç saat olmuştu kendinden geçeli.
Yeniden “Anne!” dedi kısık bir sesle, ürkek…
Ağlamaklı gözleri parladı annesinin;
“Oğlum, yavrum, bitanem buyur!”
“Açım anne, karnım aç!”
Sözünü bitirmeden fırlamıştı mutfağa annesi..
Alelacele bir şeyler hazırlamalıydı kuzucuğuna…
Öyle sıradan bir şeyler olmamalıydı..
Bir koşu kasaba gidip ikiyüzelli gram et aldı. Veresiye!
“Al yenge” demişti kasap, babacan bir tavırla.. “Mehmet abinin haysiyeti yeter!”
Eve koşar adımlarla gelmişti.
Çocuğa baktı, komşulara baktı.. Ve hiçbir şey söylemeden mutfağa yöneldi.
Hazırlarken yemeği, bir kuşku düştü yüreğine;
Neden kımıldamıyordu bebişi!?
Telaşlı bir şekilde tekrar döndü odaya;
Diz çöktü, ellerini ellerinin arasına aldı korkarak
Sonra minicik bedenini..
“Umut!.. Umut!.. Umut!..” Ses gelmiyordu!
Son bir kez daha “Umut!” dedi çaresizce ve derinden..
Başı önüne düştü…
Yeniden gözlerini aralamıştı ciğerinin yarısı…
Bu kez hırıltılı bir şekilde “Açım anne!” dedi.
Annesi ağlıyordu, annesi ölüyordu!
Hızlıca mutfağa yöneldi.
Hemen hemen hazırdı küçük Umut’un yemeği..
Birden acı bir feryat yükseldi içerden… “Eyvah!”
Komşulardan birinin sesiydi bu..
Düşüverdi elindeki yemek tavası..! Donakalmıştı annesi..
Ayakta duracak dermanı kalmamıştı artık.. Dayadı sırtını duvara,
Bir pişmanlık deryasına…
“Artık hiçbir şeyin anlamı yok” diye geçiriyordu içinden “Pişmanlığın da…”
“Ameliyat etmeliydik ne pahasına olursa olsun. Ameliyat!”
Olmadı…

Babası elinde portakal kasesiyle dönmüştü eve. -Veresiye!-
Umut çok severdi çünkü..
Kapıdan içeri girince aynı ürkütücü manzaraya bir de O tanık oldu.
Sıktı yumruğunu; doldu gözleri.. Duvarları parçalamak istiyordu.
Ama neye çare artık?..
Meleği cansız yatıyordu yerde..!
Ölüm birine bu kadar mı yakışır?
Oğluna söyledikleri geldi aklına babasının
“Ben sana gülüm desem, bir tek gülle bahar gelir!”
…Güle güle oğlum!.

ޞanlıurfa



İzlenme: 57 Görüntüleme
Puan:
1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (No Ratings Yet)
Loading...
Ekleyen: admin

Yorumlar

Yorum Yaz